7 Eylül 2010 Salı

Gece

Gökyüzü manzaralı yaz gecesinin son günlerinden derlenmiş turuncu bulutlar.
Ben yine yüzüstü yatıp yandan bakıyorum yazdıklarıma..
Sessiz geceler bizim buralarda.
Uzun uzadıya cümleler doldurmuyor ağzımı,tavana bakmayı terkedeli gökyüzünde oyalanıyorum,son oyalanışlarım belki de..
Sağır oldu kulaklarım yolumdan geçen araba farlarından.
Susmaktan dilsiz kalacağım avaz avaz bağırasım var yüzüne,içimi akıtsam da boğulmazsın..kollarından dallar,bacaklarından sandallar bulacaksın..biraz da şarap,susamazsın.
Kusamadım seni,kusmak istemedim. Ağzımı açtığımda sen çıkıyordun.Ağzımı hep kapattım! Kadrajlara gülümsedim..hüznüm taştı!gözlerimi kapatamadım.
İçimde boş oda yok,gelen kapının önünde kaldı.. Ben hiç eve uğramadım.
Nice kadınlar tanıdım bir zippoyla yakılmış hayatları,topuklarının arasından burkulmuşluklarına ağlıyorlardı..
Manevileştirilmiş ruh, bedenini yakalı çok oldu.Şimdi neye benziyorsun hiç bi fikrim yok,
merakım da. Sözcüklerin ardından devrilen gölgelerin üzerinde dinlendim,dinledim.
Zaman,yer,mekan farkettirmeyecek senin hislerin.
Maket bıçağı kesiği.
Suçlu,suçsuz,arsız,ağzı bozukluklara takılmıyorum. Kırılmış sokak lambalarının ışığında adımlarım.Gündüzleri devler,geceleri cücelerle saklanbaç oynadım mor tarlalarda.
Bir sapanın hedefindeki kuş olup kanatlandım geceye.Düş'le seviştim bedenimle değil,bir et parçasına ihtiyaç duymadım.
Kaç zamandır gövdenin arasındaki çekim yasasına karşı gelerek ezildi ruhlarımız?Kaç gemiyi yaktım senin puslu sularına Akdeniz'den?
Ateşle ayrılmış virgüllerim oldu.
Açıkçası;
Seni sulandırarak içiyorum, sek fazla ağır geliyorsun.
Umrunda olayım olmayayım umrumda mı?
Gittin ya...!
Yağmura,rüzgara ithaf ettim seni.Tozlu yollardan toz alıp sürdüm yüzüme..
Ben seni imgelerle kendimde yaşıyorum,geresi teferruat.
Hazırım!sen olsan da..olmasan da.

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...