30 Eylül 2015 Çarşamba

Körler Ülkesi

                   
buradaki deniz kenarında bekliyorum, bekliyorum ama yanaşmıyor vapurlar. martılar da uğramıyor bu sokaklara. yağmurlu havalarda son dakikasına koşardık vapurlara, şehrin kalabalığının yükünü vapur arkası çaylarla atardık, küller denizlere denizler yüzümüze..
en son ne zaman beraber binmişiz vapura hatırlayamıyorum.
ne zaman uyumuşsun omzumda o vapurda
zaman oyun mu oynuyor aklıma bir gemin olsa alıp götürsen buralardan beni Körler Ülkesine.
ne ben unutsam geçmişi ne de saçlarım ıslansa.

29 Eylül 2015 Salı

bulut mudur gam mıdır



                           


ayağını sürükledikçe ağırlaşan yollar gibi.
çok yük taşıyor bu bulutlar ve gök, gürültüsünden yoruluyor. akıtsa içini rahatlayacak sanki
yüküm yükün yükün yükümmüş, hüküm sokak kenarına süpürülmüş toz tanesi
silecek mi ayak izlerini.
sürüdükçe ayaklarını ağırlaşıyor yollar, dökse yükünü ıslatır penceremi.
iki insan bir noktaya bakar dururlar


27 Eylül 2015 Pazar



           

                         

Üstünüze yapışan ve siz değiştirmek için ne kadar uğraşırsanız uğraşın o algıyı aşamıyorsunuz
bırakın öyle bilsinler.

25 Eylül 2015 Cuma

Ne çok anlam yükleniyor sözcüklere aslında, aslını yaşatan manasını taşıyamayacak kadar ağırlaşıyor bazen. Ben hep tutkuyla karşıladım sözcükleri, içsel bir bağlılık de istersen, düşüncenin suretini şekillendirmiyor muyuz sözcüklerle,
Tüm bu sözcüklerin bağlı olduğu bir tutku varsa, kendimi neresine koymalıyım?
Kararsız bir sözcüğün üslupsuzluğu köprülerin halatlarını nasıl koparıyorsa, kararlı sözcüksüzlüğün bağlılığı bir o kadar sağlam olur.
Yani inanmak mühim mesele.
Ama önce o kararlılığa dokunmak lazım

18 Eylül 2015 Cuma

dışımdaki bahçe

Birbirini tamamlayan şeyler birbirine bölünüyor.
Kendime sormaktan kaçındığım birçok şey kafamın içini sarıp sarmalayan sarmaşık gibi büyüyor.
Bahçeler daralıyor.
Durmakta olduğum noktayı geri adımlarsam eğer dün ve yarın arasında bir yerde geleceği imha varsayımlarında bulunabilirim.
O yüzden kıpırdayamıyorum.
Arkamda bıraktığım güzel bahçeli bir enkazda yere düşen ilk beton parçası gibi hissediyorum.
Mevsim değişiklikleri, yolcuklar ve yağmurlar..
Bir su birikintisi bulup bitkiler çıkıyor üzerimde dışarıdaki bahçenin kokusunu alarak.
Eşiğe savrulmuş eşyalar var hala ve eşikten dışarı onların sözde dünyası.
Göğsümde çiçekler çıkıyor
Göğsümde çiçekler soluyor
Kendimde başbaşayım
Bahçenin dışında şiirler okunuyor
Dışında şehirler kuruluyor
Bombalıyorlar o şehirleri
Gece tüm sesleri harap ediyor
Ben bir beton parçası
Ufalasan ellerin toz olacak

11 Eylül 2015 Cuma


Ayrışacağım bir senfoni için bilinmedik birkaç nota arıyorum. Derin tenhalığımda, düşlerime
yataklık eden derin yatağından..
Tüm bu paralel yalnızlığın boşluğunda mesafeleri bir kenarı bırak,
Bir uzamın varlığını gerekli kılmanın gidişatında ruhumu ruhunla yaşatabilecek misin?

2 Eylül 2015 Çarşamba

Boş Çerçeve




birbirinin hem zıttı hem aynısı
hem kadın hem erkek olan,
aynı zamanda hiçbiri olmayan.
kendinden bilinen ve kendinin çok uzağında
darmadağın olmuş bir bütünün ayrışmayan parçaları
vadedilen çorak toprakların sürgün adresi
reddedişin radikal estetiği
kabuğunu soyup soyutluğunu koklamak adına
akreple yelkovan arasındaki evrenin birbirine geçişi
bilincin arka sahnesindeki realizm
hafızanın geçmişe riyakarlığı
bugünün düne bağnazlığı
ruhu ilmek ilmek işleyen gerçeküstücülük
sarsılmayan tutkunun üslupsuzluğu
yanılsamanın mutlak çizgisi
asimetrik varoluş hali
ellerin boyalara tutunuşu
düş'lenen tabloyu çerçeveden taşıran sonsuzluk
kalıplarını parçalayan zihin
çirkinleşmiş dünya bedeline ait kılınan ben'likler
dişillerin düş kapanı
sonluluğun başlangıcı olmayan bir bitiş muhakemesi
devrim arka bahçede oynanan bir oyun
tel örgüler eşliğinde komşuların pragmatizminde
fakat biz yine de hem içinde hem dışındayızdır sokağın
jargonunu bilmediğin bir dilde içi boşaltılmış şiirler çıkarıyor sağdaki fırın
dünyanın bütün sabahlarında gizlenen gün batımının
son dizesinde saklı kalmış adın.



               

                        

hangi sözcüğü nereye koysan ya fazla kalıyor ya eksik,
içimin kapıları yitirilmeye başlanan yüzlerce sözcükle dolu,
dolup dolup taşıyor, taşınıyoruz.

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...