13 Şubat 2014 Perşembe

Gürültü Koridorları

   16 kapılı bir koridora açıldım. Sabahtan geceye, sokaktan çatıya.
 Yangın merdivenleri balkon niyetine ışıyan, rüzgardan kapıların camlarını kırarcasına kapanan kapıları.
  Otoportreler asılı çamaşırlık tellerinde, nice telefon konuşmaları.
Nice kahkahalar, nice gözyaşları.
Geceleri ayak sesleri, sigara dumanları koridorları.
  Gürültü Koridorları birkaç adım kala şehre açılan, köşeleri tutulmuş sohbetlere konaklama sağlayan.
İnsansız hava sahası kimi zaman, inceden söylenen bir şarkının yankısı.
Gürültü Koridorları
Benim gözümden hep kızıl lambaları.


7 Şubat 2014 Cuma

Yolcular

Biraz dağınık bıraktım.
Yolcular hep dağınıktırlar ki bize yolculuklar mübah kılınmış .
Biz biraz arabesk, biraz pazar sabahı, bir çift misafir terliği gibiyiz aslında. Arabeskliğimizi örtbas etmeye çalışma gereksiniminden yoksun, senin limansız bir gemi olduğun gerçeği kadar sek doluyoruz bardaklara.
Ne kadar toplamaya çalışsan da dağılacak bu hayatlar bırak dağınık kalsın.
Çakma düzenler yaratıp düzensizliğe aç toplumlar arasından bir pencere açıp tütün saralım çakışan manzaralara.
Zaman lafını aksettirmeye gerek duymuyorum artık. Kavramlar içleri oyulmuş, doluya koysan boş kalacak..
Bana göre doğuda olan sensin ki doğur güneşi, akşamı bana bırak batırayım tüm kızıllığıyla tüm batıya.
Bir de Sezen hanım çok içli söylemiş, şimdi ona da ayıp olmasın.

5 Şubat 2014 Çarşamba

Bank

Bir kentteyim. Güneşe daha yakın turuncu günlerin olduğu bir kent. Öğlenden çıkıp yola güneşi batırana kadar adımlıyorum, sağ şeritten insanlar akmaya devam ediyor.
Tuz kokusunu nadir aldığım doldurulmamış yerlerden kayaların yosun tuttuğunu görebiliyorum.
Kendimle yüzleşiyorum bir kez daha tanıdık bir yerde tanımadık zamanlarda. İmgeleme dilini iyi kullandığımız o yıllarda anlamlar yüklediğim herşey biraz daha uzak.
Sayfaları çeviriyorum.
Aidiyet duygusunun yabancılaştığı bu günlerde içgüdüsel
ilerliyorum. İnsan olduğu yerde değil, hissettiği yerdedir. Buralardan çoktan gittiğimi hatırlıyorum.
Değişmeyen bir tek banklar kalıyor geriye. Bankların insanları her daim biraz yalnızlık kokarlar, dünü bugünü ve yarınıyla.


 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...