19 Kasım 2010 Cuma

3 ü 2 saat geçe

İçi dolu küpler gibiyiz her köşemizde bir yalnızlık var.İçimizdeki rüzgar rafa kaldırdığımız hayatlarımızın tozlanmasını önlerken zamanlama hatasıyla soluk alıyoruz.
Üzerimize koyulan birkaç fırça darbesiyle ihtimaller üzerine oynanan zarlar halini alıyoruz.Aldıklarımız bunla da sınırlı kalmıyor.
Mesafeleri tercih edip yakın havayı uzak soluyoruz.Kış geliyor sığınaklara gizlenip soğuğun içimize işleyişine dokunuyoruz,bazen bir mum yakarak görüyoruz..bazense bir tütsüde kokluyoruz.
Gece uykularının arasına sıkışan düşüncelerin eksik ayaklanması eşliğinde beklenmeyen bir ihtilal gerçekleşiyor.Kızıl güneşin fotografını çekip bir bardak dolusu cesaretle yutuyoruz.
Uykusuz zamanlara inat,gidilecek yolların asfaltlarından yazılası cümleler bunlar.1000km. uzaktaki alt ranzaya duyulan özlem gibi alışılmış yalnızlık.
  Yattığım yeri yadırgıyorum saat 3ü 2 saat geçiyor...

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...