8 Ekim 2010 Cuma

Kısa

Faili meçhul bir inat,
Tramvayın raylarını takip ediyor.
Çizgilere basmadan yürüyenler gibi
Takıntısı olmuş yolların.
Şehrin içinden yırtılan gece
Uçları kesik eldivenlerden sökülen
İplik parçası gibi Ay'dan sarkıyor.
http://fizy.com/#s/1lv4n6

4 Ekim 2010 Pazartesi

Vincent

Sokağın birindeyim..büyük bir binanın içine kaçmış merdivene oturup Ahududulu Vincentımı yudumluyorum.Duvarlar kiremit rengi,mavi karışmış biraz.
Saat 4.Çok erken ama saatimi kaybettim..dakikalarımı.. Dağılmamak için çok toparlandım,oynadım.Hayat konservatuarı bu. Duvarlar büyük ve geniş. Şimdi tüm ilhamlar benim olsun, bencilliğim konuşsun tam da bu anda.
Evet burası barlar sokağıymış. Herkes içer nedenleri farklı olsa da...Benim bu sefer nedenim yok. Yazım eğik. Başım dik.30 vol. yankılanan müzik.. Sanırım güneş yine bulutlara tutuldu ,loş ortamın etkileri tartışılmaz.
Şişenin dibine daha yarı kala dönüyorum değişik açılarla. Saçlarım değiyor defterin yapraklarına. Karşımdaki kel pezvenk tipli adam da basıp gitmiş artık daha rahatım.
4 basamak sonrası insan seli.. sürekli bir şeylere ulaşma çabası..Kimlik tatminsizlikleri.
Karşımda sarmaşığa sarınmış bir bina, benimse sol kulağımda sol anahtarı, örğüsünü çözemediğim yeşil deri bileklik ve babamın doğum günümde aldığı siyah rugan deri saatim.(sevemedim gitti doğum günlerini..)
Herkesde bir deri mont sevdası.
Kağıtlarımda gezinen kanatlı hayvanlar.
Sıvası dökülmüş renkli duvarlar.
Bir telefon konuşmasından sonra,kaymış yazılar ve artık sadece baş dönmesi taşıyorum.
*Artık eskisi gibi yazamadığımı farkediyorum..

http://fizy.com/#s/1lswjm

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...