19 Ocak 2014 Pazar

Belirsizliğe ithafen;

  Sürekli geçip durduğum sokağın eski cumbalı evlerine konuşlanmış barlarına ayak alışkanlığım vardı, hatta ilk zamanlarda pastel renkleriyle öne çıkan üç katlı evlerin merdivenine oturup bir şişe şarabımla sokağa birkaç basamak kala şimdi buradasın yabancılaştığın tüm değerlere karşın birkaç sene sonra bunları sindirmiş olacaksın dedim kendime.
  Sokağın başından üçüncü kapı olan bara daha önce girdiğimi hatırlayamadım hiç, bir cuma akşamıydı Mayısın ortasını çoktan geçmiştik bile. Üst kattan birer tabure beğendik kendimize, saçları beline kadar uzanan bir kadınla, kız kıza çıkılıp dertleşilen akşamlardandı, günlerden cuma.
  Barın kapısından girdiğim ilk dakikadan kafamı kaldırıp onunla göz göze gelişimin arasından geçen süre içinde yaklaşık iki yılın senaryosunu yazmış bulunuyorduk.
Barmenin yüzüme bakışından sonraki usulca kafasını önüne eğişi o günden sonra aklımdan çıkmadı.
Üniversitenin her zaman oturulan yerlerinden kalkıp köşebaşını döndüğüm o gün yüz yüze gelişimiz de tesadüf olamazdı, meğer birbirimizin sınırları içinde zamanlamayı bekliyormuşuz.
  Birbirimizle konuşmadan imgeleme kullandığımız yazılara kadar, dinlenilen şarkıların melodileriyle dolduk bir yaz geçti, o yaz sonu o adamın hayatına dahil olmaya gittim.
Aynı çatının altında bir yılı aşkın günlerimiz, saatlerimiz, mevsimlerimiz oldu.
Tutkunun yüksek dozlarda yaşanıldığı aşkları küçümser gibi yaşardık, bizim dozaşımına dahil yaşantımızda. Camlar kırdık, kafalar kırdık, kalp kırdık ama vazgeçemedik, kin tutmayı bilmeyen iki kafanın içinde. Çatısı olan her yere ev diyoruz nasılsa, uykumuz olduk gecelerimize, sabahlarımıza.
Baştan aşağı inşa ettik bu hissi, temelden çalmadık ki katlarımız sallanınca yıkılalım.
Modanın burnundaki bir banktan adalara sevdalanırdık, Kadıköy sokaklarına dökülüp tüm sarhoşluğumuzla şarkılar söylerdik.
Yaz geçti, yıl sonunda Egeye bıraktık bir yılın yorgunluğunu. Kasım gelsin istemiyorduk, adam gidecekti çünkü.
Kasım geldi. Saçlarını kestik, saçlarımı keseyim istedim.
Bir örgü aldım yıllarımızdan uzun..
Biliyorum ki o adam benden 266 kilometre uzaklıkta oluşunun bunalımında obsesifliğe yenik düşmek üzere..
Puslu bu zamanlarda kafamızın içinden geçen tüm olumsuzluklara karşı kendimi kapatıp kör ve sağırı oynuyorum. Dışarıdan iyi göründüğümü biliyorum.
Kalan 3,5 ayın hesabını günlere vurmayacağım, tüm bunlar bittiğinde sen Kadıköy'e gelip yine bana 'Kadınım' diye sesleneceksin.
Ben?

12 Ocak 2014 Pazar

266 Kilometre

Bir adam oturmuş içimde, aklını ellerinin arasına almış, parmaklarıyla bir sigara yakıyor.
Yakını uzak eden mesafelere dağılıyoruz. Gecelerin ayazında nöbet tutuyor düşüncelerime,tutsak ediyor yarınları.
Yakınları uzak eden zamanlar var. Saatlerden hep alacaklı çıkıyoruz. Denize kıyısı olan bir yerlerde tütün kokulu elleriyle dünyayı gözlerinin çekikliğine bırakmış, nefesimi daraltıyor.
Biz bir bankta oturmuş adaların varlığına sevdalanıyor, başımızı koyduğumuz omza evler inşa ediyoruz.
Sözcükler sonuna noktalar koyamıyoruz, imlamız eksik kalıyor.
Ben burada kenarından baktığım hayatlardan yoruluyorum.
Varlığına inandıklarım uğruna sana direniyorum.

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...