27 Mayıs 2015 Çarşamba




bir çocuk, kayaya oturdu
taş attı denize, deniz doğdu
sonra; güneşi uydurdu, ısındı elleri
bulutlardan korktu
bir yağmur, hem ılık hem mağrur
ıslattı saçını, saçları doğdu
denize özenmiş iskele
üstüne binse de, içine çekti onu
çürüdü zamanı unutunca
hesapsız atlayınca uçurumlardan
gözlerinden düşür beni
bakışın yakar tenimi

                 
                


Soluk bir tendim, hayatının en hurda sokaklarında dolaşırken..
beyazlığıma hep koyu renkli harfleri yakıştırdın, kelimeler giydirdin
Ben hep pastel ton'ları sevdim,
sen ise saçlarımın rengini
tüm dönüşümlerin orta yerinde görünürdüm.
sen gördüğünü hafızana boyardın, bense gökyüzüne bakardım
İşte günbatımı kızılı!
Adımın en güzel ses tonuydu belki de sesin
biraz belirsiz biraz kararlı
bu gezegenin dışına atılmış bir adımın ayak izleri
gitmeleri yörüngesine oturtamadığın bir kadın
uçurumundan aşağı bakamadığın bir gece tekinsizliği
hayali bir düşün iskelesinde oturmuş
rüzgara kafa tutuyorum
Sessiz
mecaz değil hicaz makamında
sessiz sedasız bir hayal yakıyor
Silüetim
bir pencere kenarında


vakitsiz uykusuzluklardan bir derleme gecenin kıvamında
uyku gibi dolarsın yüzüme 
dağılırım sözüne
dökülürsen,
belki...



26 Mayıs 2015 Salı


bir kağıdın köşeleri kadar keskin
köşelerini tuttuğum zihninin
parmaklarıma değen sivriliğinin
hatırlattığı köşelerim..

köşeleri olan insanlar kendi içbükeyleri kadar çoğuldur.
kadının içindeki bu nizami ve aynı zamanda karmakarışık sistemin haritasından bir yer
beğenirseniz kendinize,
( aklım ve içimi köşeli olarak bilirim ve o köşelerin kendi sivrilikleri.. zamanla o sivriliklerin dışımdaki insanların içime dokunuşlarında canlarını yaktığımı bildim, bazense kontrolümden çıkarak istemsizce sivriliyordu..böylece içimdeki sivrilikleri içbükeyler haline getirdim ama köşelerime dokunmadan.. bir kağıdın köşesi gibi en mahreme yazılmış köşelerime kazınmaya değer. içbükeyler birer yanılmasa içimin sivriliğinde. içbükeyden kastım o sivrilikleri yonttuğum ovallerdir. )

aşmak için yolları, her içbükeyin kıvrılmış bir sivrilik olacağını ve kadın isterse
o yolların yönlerinizi şaşırtacağını unutmayın.
( içimden geçen her yolun varacağı noktasının bir düzlemi olduğu gibi iniş çıkışları da içinde barındırır. gitmek istenilenle varılan nokta aynı olmayabilir her zaman, bu yolu nasıl kullandığınıza bağlıdır. içbükeylerin tahribatı sonucunda karşınıza çıkan sivrilikler yanıltmasın sizi, zorlayıcı olan gerçeklikten başkası değildir.
ve ovallik safi kendisiyle yanıltıcı, sivriliğin gerçekliğiyle birliktir.)

kaybolmayı göze almışsanız bir kere,
o kağıdın köşesinden tutmanız yeterli..


Resim - Silja Selonen 

24 Mayıs 2015 Pazar



                                       bu gökyüzünün tek bir yeryüzü olmadığı gibi
                                       yeryüzünün de tek bir gökyüzü yoktur
                                     her gezegende yaşam belirtisi olduğunu umarak geçirdiğimiz zamanın
                                mevsimleri uzamında aynı ton'da duyumsadığımız 
                          sesler ve renklerin frekansında bir ışık süzülüşüne
                      dönüşürüz nefes alabildiğimiz gezegende.
                                 kıpkızılmış ~







22 Mayıs 2015 Cuma

9 Mayıs 2015 Cumartesi

Yağmur Güncesi

Yağmur topluyor gökyüzü,
ben böyle havalarda hep dolu dolu..
içime birikmiş onlarca duygunun başkalaşım hali
duygulara giydirilen kıyafetler gibi kelimeler,
kelimelere yağmur yükler gibi karartıyorum gökyüzümü.



Güneydeyim, bu kara parçalarının en güneyinde. Pencere camının
yansımasında 'gökyüzünde yolculuk' görülüyor.
Merdivenlerden koşar adım çıktım çatıya.
Ve kanatlılar, gökyüzünün özgür sürgünleri.
güneye, daha da güneye göç için kanat çırpıyorlar.
benimse kollarım kısalıyor böyle an'larda, uçabilmek diyorum
sadece mental bir özgürleşme aklımda.
parmaklarım uzuyor böyle an'larda, gökyüzüne dokunuyor.
Benimse tutsaklığım kalem tutmakta,
düşünceleri kelimelere esir kılıyorum.
fakat biliyorum,
saçlarım uçmaya engel değil!

5 Mayıs 2015 Salı

                     

                       

Kadıköy bir ülke olsa, Moda başkentimiz olurdu

Kadıköy bir ülke olsa, Moda başkentimiz olurdu.
denize dökülen sokakların birinden bir çatı katına çıkardık, sabahları martı seslerine
vapur sirenleri eklenirdi.
sokağa bakan camın önünde duran kırmızı kadifeden koltuğu en çok bana yakıştırırdın.
ahşap zeminde ayak izlerim, mutfağa sinen kahve kokun kaplardı tüm evi.
loş abajurlar altında kurgulanmış hayaller inceliğindeyiz..
mutfak kapısına asılı kalmış gülümsememe dokunuyorsun parmak uçlarınla..
daha tutulamamış bir evin, içi doldurulmamış odalarında sıkışıp kaldım.
pencereden gökyüzüyle aşağıya bakma arasında günleri izliyorum...



4 Mayıs 2015 Pazartesi

                       



                         
güneşli pazartesiler,
benim küçük botanik masam ~

yazılan çizilen
dökülen saçılan
dinlenen..
ne varsa, hepsi her bir yaprağa tutturulmuş
sulanmayı bekliyor



3 Mayıs 2015 Pazar





Kendimi, tıpkı bu papatya gibi hissediyorum.
adına yaşamak denilen daracık bir yerde sıkışmış gibiyim
ölmemem için suyum konulmuş, inadına betonların
arasından çıkıyorum hayata.
direnebildiğim yere kadar dayanıyorum.
fakat artık, çıkartın beni bu şehirden!

2 Mayıs 2015 Cumartesi


Beklentiler ve zaman,
kimilerine göre tanrının unutulmuş serüvenleridir.

gerçekliğin sınırlarına dayanan hayalin sınırsızlığı
önüne çıkan her şeyi yuttuğu gibi tüm gerçekliği darmadağın eder.
kapı aralığında asılı kalmış silüetinin varlığı olgusu  zamanını sarartmış,
benimse içimdeki renkler siyah - beyaz.
duruyoruz işte tam da karşı karşıya.
benim yüzüm kaybolmuş, senin yüzünse zaman aralığında sıkışmış kalmış
elinden hiç düşürmediğin sigaran bana saçlarımı toplatmış
notlar düşülmüş el yazısıyla yıllara,
senin harflerin benimkine oranla daha küçük puntoyla yazılmış..






*resim : Franz Falckenhaus (b. 1975, Bartoszyce, Poland) - At Point Of No Return, Memory, 
2012    Collage





" Avare, renkler ve gölgeli şekillerle dolu bir labirentte
kendisine rağmen ustalıkla yol alıyordu, hiçbir şeyi özümsemiyordu ;
bozuk bir optik uyarınca çarpıtılmış bir yorum,
ne kadar sarsıcı şekilde doğru olursa olsun."

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...