25 Şubat 2013 Pazartesi

Varsayım

 Biz, dekorları yıkılmış sıradan insanlardık. Gerçeğe kılıf uyduramıyorduk artık. Güne uyup kendimizi yıkıyorduk. Konuşmaya mecalimiz kalmamış gibi, bir dinleme devinimi içinde bulurduk kendimizi.
 Pencerelerimiz koyu perdelerle örtülü, dışarıyı kapatır gibi odayı genişletirdik. Ayakta durmanın çeşitli yolları vardı. Uykularımızı yıkardık.
 Söz geçirilmeyen tek şey düşünceydi. Genişliği içinde kaybederdik kendimizi, yapabildiğimizden çok daha fazlasını yıkardık. Üstelik zahmetsizce.
 Böylece farkındalıklarımız artardı. Ne kadar farkedersek o kadar karmaşıklaşıyordu. Algılarımızı mı kapatmayı deneseydik. Bir süre sonra kendiliğinden rayına girmiş bir körlük içinde bulacaktık kendimizi.
Körlük sürecinde birçok şeye çarpıp kendimizi dağıtabilirdik. An'ın verdiği hissizleşmeyle birlikte tekrar düşünülmeyle son bulacaktı bu dağınıklık.
 Sonrasında kimimiz enkazlarının peşinde, kimimiz dizlerinin üstünde ayakta olduğunu varsayacaktı. Aslında bir varsayımdan ibaret olduğumuzun farkında bile değildik.
 Bize göre gerçekliğimiz rahatsız ediciydi, kendimizin eleştirisi el değiştirmiş ağızlarda yinelenirken biz sessizliğimizi koruyorduk.

8 Şubat 2013 Cuma

Üstü kalsın

Üstü kalsın.
Sahip olunanlara ve düşlenen yarınlara,
Bir adımın diğerini takip ettiği yollara,kıvrılıp giden sancılara.
Kahkahaların çatlattığı ten seslerine,
Dalıp gidilmiş otobanlara
Geri dönüşsüz sözlere
Bedene ağırlaşmış benliklere
'Hiç' olabilecek cesurlara
Sessizliği paylaşana
Denize dökülen paslı sokaklara
Rutubet kokusuna
Kapaksız defterlere
Bana rengimi verene
Vincent'a
İçine sığdırılan hayata
Hesapsız yürüyüşlerin kaygısızlığına
Kendime dair ne varsa
Üstü kalsın.

Belki

Henüz susuyorlar.
Çöl gibi bu hikayenin ortasında.
Biraz nefes almaya eğilen bakışlar gibi.
Hem söylenecek ne kaldı ki, şimdi bekleme vakti.
Olur da bir ormanın ortasına doğru koşarken resmimi kazırsın aklına.
Vakitsiz uykusuzluklardan derleme bir düşüncenin kıvrımında,
Dökülürsün belki..
Ya da susarsın en iyi yapabildiğin gibi
Uyku gibi dağılırsın yüzüme
Dağılırım sözüne
Dökülürsen..
Belki.

7 Şubat 2013 Perşembe

Kuyu

  Çok umut yükledik kimi zaman, çizgisiz bir yoldan düzgün yürüyebilme isteğiydi benimkisi. Sendeledik. Kendimiz gibi.
  Beklemenin binbir şeklini öğrendik, sorgusuz sualsiz bir inanış biçimiydi bu. Sonrası biraz meçhul, düşüncenin neresinden dönsem kardı. Düşünce sorgusuz odalara açılmazdı, her inanışın bir sanığı olduğu gibi yargısı da vardı.
   Ertelemek en iyi yapabildiğim şeydi. Çözemezsen ertele, büyüsün çapını çevreni sarmalasın. Ve boğul.
Bir çıkar yolu vardır dersin ilerlersin parçaların dökülür, topladıklarını yanına alırsın. Yürürsün.
   Gün geceye fazla gelir, uykularından çalarlar.
Ta baştan ; bir kuyu vardır dipten yanına çıkamam ama yukarı seslenebilirim.
 Eger dinlersen..

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...