12 Haziran 2019 Çarşamba

Zaman








Taslağını çizip bozduğum bir yoldayım, tüm şeritler akarken kenara çekmiş gelen geçeni izliyorum.

Durup dinlenmekten sıkıldığım bir yol bu, devam eden hayatlarına kaç kişi uğurladım,

litrelerce su içtim.


 Kilometrelerce zaman.


Gidip gelinen şehirler, sokaklar, evler

Evlerin kendine ait kişilikleri vardı, eskiden her şey canlıydı.


Nerede kaybettim yönümü?

tadınık bir mahallede bilmediğim diller konuşulurdu, dükkanlar açılıp kapanırdı.

uzak eski bir mahallenin sonunda tren rayları vardı, onları da söküp attılar.


Yeni şehrin gürültülü raylarında seyahat ediyoruz şimdi, tanıdık bir duygu yok. Büyük saat işlemeye devam ediyor.

Son gitmekle gelmiyor.


Anımsıyorum bazen karanlık odada dumanların arasındaki dansı, kahkahaların çınlattığı duvarları.

bu odada bir kahkaha atsam karşı duvara çarpıp üstüme geliyor. Sakın çarpılmayalım.


Manzaralar düşlüyorum, boynuma ağır geliyor. Kaç renk şu gökyüzü?


Her gün yeni bir farkındalığa uyanıyorum. Farkındalık belirsizlikle çarpışıyor.

belirsizlik adresini değiştirmeye çalışan o yolda kalıyor.

Sesin yolculukta.

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...