31 Ağustos 2014 Pazar




Günaydın.
Uyandığımda kafamda Beirut çalıyordu,
Ben de birazcık gülümsedim

 Sonra aklıma beni La Tavarne de Montmarte'de kahve içmeye götüreceğin geldi.



Sokaklarında akerdion seslerini duyabiliyorsundur.
Ayakkabılarımı çıkarıp koşarsam kızma.


26 Ağustos 2014 Salı

İllüzyon beynim



Kafamın içinde Wes Anderson rüya sahnesi kurmuş her gün bir tane kapalı gişe oynatıyorum.
Major tonlarla minör tablolar ortaya çıkıyor.
Simetri takıntısını dudak kenarından gülümsemelerle birleştiriyorum.
Umutsuzluğun girişi yasak olan kayıp bir ülkede renkli dumanları olan kaçak sigaralar tüttürüyorum.
Büyük Budapeşte Otelin'nin merdiven kolçağından kayarak yolculuğa başlıyorum.
Genesis'le dansederken lsd kafası yaşatıyor homojen bedenimde.
Ela görüyorum etrafı.
Cosmos'la buluşuyoruz sonra, tanrı astronot olmuş bize gülümsüyor.
Paralel evrenin yol tarifini alıyoruz.
Yerçekimsiz ortamda yetişen radyoaktif elementler topluyoruz, bazılarını saçlarıma takıyorum.
Nebula'nın renklerine tutunup uykuya dalıyorum.

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Sonbahar







Sonbahara kurgulu cümleler geçiyor içimin şehirlerinden.

Mürekkep soğuyor bu sıcakta. Umut, arka balkonda unutulmuş bir çamaşır şimdilerde.

Geceleri düşünmek için daha aydınlık saydığın, gündüzünün karamsarlığından gökyüzüne sığınıyorum.

Bir rüya daha açıyorum içimin gökyüzüne, yazdan kalma esintili bir ada havası okşuyor yüzümüzü.

Günlerin Getirdiği bir barda yudumluyoruz birbirimizi.

Zaman seni yanıltmasın, senin alfabenin çözemediği bir dildeyim kimbilir,

ama türkçe seviyoruz birbirimizi.

Küçük bir tahta köprünün üzerinden salınmış oltalarımıza vurmuyor, mesafe farkıyla kaybediyoruz balıkları.

16 Ağustos 2014 Cumartesi

telephone call from Istanbul



Gece saat 3.
Ses telleri kırılıyor.
Havada alkol kurusu.
Adresin ben miyim?
Aklından düşüp bin parça,
Nemliyiz biraz.
İstanbul'dan geliyor telefon.
Söylese bana
Adresin ben miyim?




12 Ağustos 2014 Salı

Rüya





'Bazen kenti unutup içimin manzarasına daldığımda gelme, uçurum oluyor sonra ben düşüyorum'.
Sen ki ;
Gecemin en değerli konuğusun, rüyalarımda adın olsun.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Bizim pencerelerimiz tahtadan, biraz da boyaları dökülmüş.
Gökyüzü açık, dizlerim morluklara ev sahibi.
Bu coğrafyanın tanrısı çok meşgul.
Bir sonraki şehre giden demir yolunun banliyösünde terkedileceğim kimbilir
Belki de saçlarım hep kesilmeyi beklemiş gibi
Çok şey beklememek lazımmış saçlarımdan
Ellerimi severdin.
Bir araba teybinde çalınmış arabesk şarkıydık seninle,
İstek şarkı hakkımı kullanamadım.
Şimdilerimi anımsayacak bir saatim yok üstelik
Gülümsemeyi unutmuş bir gelin gibi abest duruyorum aynada
Keşke diyorum
Son sigaramı ters yakmasaydım


7 Ağustos 2014 Perşembe

Bu gecenin promili yüksek , sanırım çok kaçırdım.
Gecenin fişi yok.
Farklı denizlerin kıyılarında
Kayalara vurmuş balık gibiyim

Hikaye'den

 Bir kadını öfkesiyle yargılamak en kolayıydı belki de onun için, yazılanlarının aksine aslında bunların geçmişten gelen bir korunma refleksi olduğunu bilemezdi.
Güvenini kırmışlardı kadının, bir erkeğe nasıl güvenileceğini bilmiyordu.

 Siz bir evren bulursunuz içini kurarsınız ve yıkarlar, yıllarca içinde hapis kalırsınız anlamaya çalışmakla geçen süre korkularınızı tırmandırır. Ta ki birine tekrar o değeri verebilecek kadar kumar oynama cesaretinde bulunduğunuz bir gün gelir.
Yörüngenize oturur adam.

 Başlangıçlar önemlidir yıkık bir dünyadan gelen bu kadının önüne eski hikayeler bırakmak onun gidişatını etkilemişti. Bunun için tertemiz gelmelidir insan, geçmişe dair bir iz bırakmadan. Kalbini temizlediği gibi evini de temizlemeliydi adam.

 Kolayca sevemeyen bir kadındı karşısındaki zordu onun içine işlemek, bir yaşamı kurmak yıkmaktan daha çok zorluyordu onu.
Bir sanat eseri gibi ayrıntısıyla işliyordu hislerini, bu sefer hissedebiliyordu içinde.
Bunun kadın için ne kadar önemli olduğunu küçümsemeyin.

  Güzel bir günü yaşamaktansa hep evreninde  her şeye değer biçmeye yeltenişleri, sadakati, sevgiyi, özlemi ölçme meselesi yaptığını düşünüp kadına ne kadar sığ baktığının farkına bile varamamıştı adam.
Kadın için bu değerlerin ölçüsüzlüğünü kavrayamamıştı, dengesiz bile bulmuştu onu. Böylece kadını incitmeye devam etmişti.

  Adam büyümüş olduğunu aksettirdi, küçüktü kadın onun yıllarına göre.
Kimsenin acısı kiloyla tartılmaz bayım! Gerçekliği, sanallığı kişiye mahsustur.

  Zaman işledikçe kadın en büyük korkusunu yener ve güvenir adama, farketmediği tek şey adamı ne kadar yorduğudur. Kendi içinde yaşadıklarını yenme çabası geçmişten gelen tüm sanrılarını yoketme isteği epey güçsüz bırakmıştır kadını.

  Bundan sonraki süreç karakterleri tersine çevirmiş.Tahammüler zorlanmıştır artık kadın adama bürünmeye, adam kendine yenik düşmeye başlamıştır. Kadın kendini anlatmaya çabalamaktan, adam kadını olmadığı bir suretle yargılamaya başladığı zamana kadar geçen süre ikisini de çok yormuştur.

Oysa kadın, tebessümünü en çok sol yanağına yakıştırırdı adamın.

  Birinin düştüğü yerden yanına gelip dizdize oturmaya ne kadar süre lazımdır bilmiyorum. Kadın kendi adına denemiştir. Bir adamın aklına kaos hakimse yok olmayı göze alabilecek kadar cesurdur kadın. Varolduğu aşkı adama borçludur, huzuruna tutunmak için son kanat çırpışlarıdır kadının.

 Kaçış adama göre yapılabilecek en kolay seçimdi belki de, tüm bu süreçlerden sonra kadının güvenini kalbinden söküp gitmişti. Tanıdığı adam o değildi.

 Kadın şimdi yine yıkık bir şehirde, yıkık hayallerle donuk bir şekilde parmaklarına bakıyor.
Kelimeler boğazına takılıyor, devam edemiyor.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Düş Bozumu

Nereden başlanacağı bilinmezli bir hayat artık benimkisi. Çok bilinmeyenli denklemlerin aksine x ve y kromozomlarını bir durakta bırakmış gibi.
Tüm seferleri iptal edilmiş, sigara üstüne sigara yaktıran.
Sen'li zaman dilimlerim bir koleksiyonerin titizliğinde seçici birikimler yapmış. Çıkıp gittiğin hayatımın arkasından arkana bakma cesaretin varsa, hangi enkazın altına elini koyacağını bilemezsin.
Ya da dur bir dakika.
Sen beni sığınabileceğin bir han olarak sabit gördün hep, belki de hikayenin kırılma noktasını koymayı unuttuk.
 Hanlara ulaşabileceğin bir yol varsayımında bul beni.
Yürümekten yorunulan yolun hanları olmaz. Hanları kendimiz yaratıp içlerinde şarap içeriz.
İstersen gündüzleri gece yaparız, ki ben geceleri daha çok severim bilirsin.
Üstüme giyindiğim en kararlı savaşcıydı devam edebilen, dizleri morluk içinde.
Dipler de yabancı değildi üstelik insan yanımızla yeryüzünde kırardık birbirimizi, dağılmamış kadarımla yeraltına inip çıkarabilirdim seni.
Bir cesaret daha yenilgiye uğrattı.
Tüm zaman dilimleri dahil ;
 Nereden başlayacağımı bilmeden nerede bitireceğini kestiremiyorsun.
Şimdi bu adına hayat dediğimiz kimin hayatı?

4 Ağustos 2014 Pazartesi



Gökyüzü her aydınlığında kızıllık daha da belirginleşiyor.
Saatlerce yağmurun altında oturdum.
 Saçlarımdan akan damlalar omuzlarımdan kollarıma doğru, içim süzülüyor. Sesimi mümkün olduğunca kısıtlı kullanıyordum.
Uykularım da huzursuz artık gece, sabah farketmiyor birden irkilerek uyanıyorum. Tekrar dalmam çok zor oluyor sürekli uyumak ve düşüncelerin yakamı bırakmasını diliyorum.
 Zaman bir karadelik, gün geçtikçe çevremdeki herşeyi içine çekiyor. Ellerimi bırakmama ramak kala bir melodi duyuyorum kendimi o'na sabitliyorum, şarkı bitiyor.
Zamanın beni yutmasına daha çok yaklaşıyorum.


2 Ağustos 2014 Cumartesi




Gitmenin de bir adabı vardır,
Gitmeyi seçtin.
O yüzden
Bana acıdan bahsetme.

1 Ağustos 2014 Cuma

Seni kendinle vurana
Ne yol kalır,
Ne han.

Yürünecek yolların hanları tenha olur derler, içleri şarap.
En güzel şarap bile kandıramaz şimdi.

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...