16 Haziran 2010 Çarşamba

BAYAN LAZARUS

İşte yine yaptım


Her on yılda bir

Böyle bir tane beceririm



Bir tür ayaklı mucize, tenim

Bir Nazi lamba siperliği kadar parlak,

Sağ ayağım



Tüy kadar hafif

Yüzüm ifadesiz, incecik

Yahudi kumaşından.



Çözün kundağı

Ah, sevgili düşmanım.

Korkutuyor muyum? -



Burnu, göz bebekleri, 32 dişi yerli yerinde mi?

Acı nefesi

Ertesi gün yok olacak.



Yakında, çok yakında

Vahim bir öldür gücü

Evimde, etimde olacak



Ve ben işte gülümseyen bir kadın.

Daha sadece otuzunda.

Ve kedi gibi dokuz canlıyım.



Bu Üçüncü Sefer.

Ne lüzumsuzluk

On yılda bir imha.



Bu ne çok iplik.

Çekirdek yiyen kalabalık

İtişir içeri görmek için



Ellerimi ayaklarımı çözmelerini -

Muhteşem soyunmalar.

Baylar, bayanlar



Bunlar ellerim benim,

Bunlar dizlerim.

Bir deri bir kemik olabilirim, farketmez,



Ben de onlardandım, tek tip kadın işte

İlk seferinde on yaşındaydım.

Kazaydı.



İkinci seferinde istedim

Bitirip gitmeyi ve hiç daha dönmemeyi.

Üstüstüme kapaklandım.



Tıpkı bir midye gibi.

Tekrar tekrar bağırmaları gerekti çağırmaları

Ve üstümden ayıklamaları inci gibi parlak yapışkan

Solucanları



Ölmek

Bir sanattır, herşey gibi.

Özellikle iyi yaparım.



Bir ölürüm ki, cehennemden gelir gibi olurum.

Bir ölürüm ki, adeta hakikaten olurum.

Sanki gider gibi bir davete.



Bunu yapmak çok kolay bir hücrede

Ölmek ve kımıldamamak

Ölüyü oynadığım tiyatroda sıranın gelmesi gibi



Güneşli bir günde geri gel

Aynı yere, aynı yüze, zalim

Eğlenen çığrışlara:



'Mucize!'

İşte bu yere yıkar beni.

Ama bir bedeli var.



Yara izlerime bakmanın, bir bedeli var.

Kalbimi dinlemenin ----

Hakikaten çalışıyor.



Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.

Bir sözün, veya bir dokunuşun.

Ya da biraz kanımı akıtmanın.



Bir tutam saçımın veya elbisemden bir parçanın.

Eee, Herr Doktor.

Eee, Herr Düşman.



Sizin eserinizim ben,

Paha biçilmez,

Altın topu bebeğinizim



Bir çığlığa eriyen

Dönüyorum ve yanıyorum.

Gösterdiğiniz alakaya aldırmadığımı sanmayın.



Kül, kül -

Külü eşele bak.

Etten kemikten eser yok----



Bir kalıp sabun

Bir nişan yüzüğü

Altın bir diş.



Herr Tanrı, Herr Şeytan

Savulun

Savulun.



Küllerin arasından

Doğrulurum kızıl saçlarımla

Ve çıtır çıtır adam yerim

                                          Sylvia PLATH

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...