27 Ağustos 2013 Salı

Sade, ağdalı

   Parmaklarını avuç içlerine saklarsın ya, öyle güzel.. Parmaklarım. Ne zaman bulunduğum yerden kaybolmak istesem parmaklarımla oynarım. İstemsiz, yüklemsiz.
Talihsiz, güzel fotograflar. Renklerine cümleler sığdırabileceğin güzel yüzlü kadınlar. Bazılarımız gülemez ağız dolusu, kimimiz dudak mühürler.
Noktasına virgül atamayacağın an'lar gelir, düşürür tüm anlamlardan.
 Biri çıkar anlam biçmeye kalkar, biri dilimi elekten geçirir sadeleştirme esasında.. Kimse kendini olduğu gibi anlatsa gam yemez bu cümleler.
Ağdalısından sar bir iki satır diyeni de duymadım hiç.
Sadeliği kolay ifadeliyoruz aklımızda da ondan dökülemiyoruz sanılıyor.
Yanlış tahminlere doğru hayatlar sığdırmışsınız hep, yazık oluyor sadeliğinize. Kot farkı kullanarak aşağıdakinin basitine dil uzatmak kolay sen yaparsın, ben yaparım.. içeride öyle yankı bulmuyormuş demek ki dile çarpan söz yüzü yakabiliyor.
 Hangi yüzümüze el atsak yabancılıyoruz çehremizi, bunun da bir yolu olmalı dimi artarak bölünüyoruz hayatlara. Ama bir tek kendimize kalamıyoruz.
 Gerisi bir paragrafa ilişen alfabeden ibaret.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...