25 Temmuz 2015 Cumartesi

29.06.2015

İki odalı evin en güzel yerindeyim. Göğsümün tam ortasına oturtuyor ağırlığını, geceden midir bilinmez bu sessizlik içimde çarpa çarpa çığlıklara dönüşüyor.
Pencere kenarına topluyorum tüm  sokağı, önümde belki yeşerir dediğimiz bir ağaç.
İçimde kapalı kaldığın yerden vuruyorsun, yerle bir oluyor adım. Adımı hiç bilmediğim bir alfabeden söylüyorsun, bazen ben bile bana yabancılaşırken beni bana çağıran bir sesin var.
Şimdi bir yangın yerinden uykusuzluklar beğeniyoruz. Avuçiçlerim yanıyor, gözlerime sürüyorum.
Zamanın tüm köşelerinde bir pencere açıp tadını alamadığım sigaralar yakıp söndürüyoruz.
Kelimelerin boşlukta asılı kaldığı bir ev burası. Şarkıların söylendiği, zorunda kalmadıkça cümlelerin dökülmediği bir ev.
İçinde küçük mutfaklara alışkın yemekler pişiyor, beklentilerin üstünün çizildiği zeminler var.
Bizse dengede kalmaya çalışıyoruz.
İçinin duvarlarına yaslıyorum sırtımı, öyle sessizce oturuyorum.
Sen yeryüzüne daha sert bastıkça ben uçmayı tercih ediyorum. Tüm naif duyguları yanıma alıp seninle uçuyorum.
zeminine konduğum vakit çürümeye başlıyorum, tüm tohumlarımla topraklarına karışıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...