31 Temmuz 2015 Cuma

Endişe Nehri Geçiyor

Sabit  ve  Sübüt

~ Durmak fiziksel varlık için bir eylem değildir. Belirli bir noktada zeminin üzerinde duran insan, fizyolojik olarak kanıtlanabilecek girift bir işlem gerçekleştirmek anlamında bir eylemde bulunur.
Zeminle ilişkisi bu anlamda gerçektir, her ne kadar bu zemin üzerinde duranın gerçek bir ilişki kuramadığı dünya  bedeninin yüzeyinden ibaret olsa da. Ne duran kişi bu beden için oradadır,
ne de bu beden duran kişi için.

~ Zeminin üzerinde durmanın bir eylem, hatta bir çaba olduğu, bu işi başaran organizmanın yorulabilmesinden ve bunun yaratacağı sonuçlardan da anlaşılır. Bu organizma sadece durağanlık ilkesinin gereğini yerine getirmiyordur. Yerçekimi tarafından sabitleniyor da değildir, çünkü tam da bu yerçekimi, onun  dengesinin kırılganlığına karşı sürekli olarak denge bulma hareketleri yapmaya zorlar. Bu düzeltme işlemi engellenecek olursa, duran kişi devrilir ve yerdeki taşın "durumuna" gelir.

~ Durmak devrilmek değildir. Durmak, asgari düzeyde uyanık bir dikkat gerektirir; sınırsız bir kendini salmanın (ki bu nitelendirme rastlantısal değildir) hafifmeşrepliğine de, kendini yılgınlığa kaptırmaya da izin vermez.
Elbette kişinin düştüğü zemin, daha önce durmuş olduğu zemindir. İnsanın düştüğü zemin, yalnızca durduğu zemin olabilir. Çünkü yalnızca tek bir zemin vardır  -sadece tarımda, farklı niteliklerine ve yatkınlıklarına bakarak, bu zeminden topraklar diye söz edilir;

gezegenin sahip olduğu ve bağışladığı yalnızca tek bir toprak vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 Oysa zaman hep kendi bildiği gibi işlerken, onun hangi noktasında durduğumu bilemiyorum.  Gerçekçilik o kadar hızlı akıyor ki yaşadığım tüm...